Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskopos Georgios, Paskalya mesajında Türkiye’yi ve Kıbrıs Türklerini hedef aldı. Georgios “Yunanistan, GKRY ve bütün Helenizm’in Türkleri kovmak ve vatanı kurtarmak için ortak mücadele etmesi gerekir” dedi.
Rum din adamının sözlerine bir benzer söylem de Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis’tan geldi. Müzakereleri yeniden başlatma çabasında, “‘işgal’ duvarını yıkma hedefiyle belirli bir strateji temelinde ilerlediklerini ve bu stratejinin meyve vermeye başladığını” söyleyen Hristodulidis, hükümetinin “ülke güvenliğini ve savunmayı güçlendirmek için ekonomiyi sağlam temellere dayandırdığını” iddia etti.
YENİ MAKARIOS
Georgios’un Türkiye ve Türklere karşı düşmanca sözleri akıllara Kıbrıs’ta Türklerin ölümüne sebep olan Başpiskopos Makarios’u getirdi. Makarios, tam adıyla III. Makarios, 1950-1977 yılları arasında Kıbrıs Cumhurbaşkanı olan bir din adamı ve siyasetçiydi. Makarios, Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması anlamına gelen Enosis fikrini destekledi.
FEDERASYON MODELİ YOK
Rum kesiminden yapılan bu açıklamalara cevap KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’dan geldi. Her iki açıklamanın da bütün dünyaya “barışı kimlerin istemediğini” gösterdiğini belirten Tatar “İki bölgeli, iki toplumlu federasyon modelinin artık fiilen bittiğini defalarca söyledik. Bu son söylemler de bunu ortaya koymuştur. Rum liderliğinin tahakküm arayışı artık ifşa olmuştur ve Kıbrıs Türk halkı bunu yüksek sesle reddetmektedir. Bu açıklamalar, sadece bizleri değil; Rum halkının sağduyulu kesimlerini de rahatsız etmelidir. Artık hiç kimse bizden, kendi devletinden, egemenliğinden ve onurundan taviz vermemizi beklememelidir. Adil, gerçekçi ve kalıcı bir çözüm; ancak egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü temelinde, iki devletin iş birliğine dayalı bir modelle mümkündür” dedi.
BİR YENİSİ DAHA EKLENDİ
Sadece sözde değil somut provokatif adımlar da atılmıyor değil. Yunanistan Ege’ye konuşlandırmak üzere İsrail’den hava savunma kubbesi satın almak için harekete geçti
Yunan ordusu, Ege adalarına konuşlandırılmak üzere İsrail firması tarafından üretilen çoklu roketatar sistemi satın alıyor.
Güney Kıbrıs’ta Türkiye’ye karşı faaliyet göstereceğini açıklayan yeni bir terör örgütü kuruldu. “Devrimci Özgürlük Savaşçıları Hareketi” isimli yapı, Kıbrıs’ta Türk varlığı karşıtı silahlı mücadele başlatacağını açıkladı.
Yunanistan, Türkiye’ye Meteor füzesi satışını engellemek için Avrupa’da yoğun lobi yaptı.
KİM AMERİKANCI KİM DEĞİL
Gazeteci Soner Yalçın, 11 Ekim 2018 tarihli “Kim Amerikancı kim değil” başlıklı yazısında Makarios’un hikayesini şöyle yazdı:
Erdoğan, rahmetli İnönü’yü yine diline doladı: “İşte görüyorsunuz, elindeki bayrağa dikkat edin Türk bayrağı değil. Elindeki bayrak Amerika; bu da İnönü. Bunların geçmişi hep böyle…”
Fotoğrafı eline verip konuşma metnini kim yazdı ise Erdoğan’ı yine kandırmış!
Anımsar mısınız: “Erdoğan kandırılıyor” tespitini ilk yapan rahmetli Rauf Denktaş oldu. Yıl, 2004 idi. Mevzu; Kıbrıs’a “çözüm getiren” Annan Planı idi.
ABD-AB tarafından hazırlanan, Türkiye’nin garantörlüğünü sonlandıran, Mehmetçiği adadan kovan ama Yunan üslerini koruyan “Birleşik Kıbrıs” planını, Erdoğan destekledi. (O dönem her “çözüm sürecinin” üzerine atladılar!)
Kalp ameliyatı geçiren Rauf Denktaş’a hasta yatağında planı imzalatmak istediler, başaramadılar. (Ergenekoncu ilan ettiler!)
Plan yeni değildi: Kıbrıs sorununu sözde çözmeye yönelik ortaya konulan tüm planlar ABD icadıydı: Acheson Planı… Cuellar Belgesi… Gali Fikirler Dizisi… Annan Planı… Ve bugünlerde Guterres Çerçevesi…
ABD-AB’nin niyetine tek örnek yeterli:
-Annan Planı’na referandumda “hayır” demesine rağmen Güney Kıbrıs’ı AB’ye aldılar.
-Annan Planı’na -Erdoğan’ın baskısıyla- “evet” demesine rağmen KKTC’ye ambargoya devam ettiler!
Peki tüm bunların…
İnönü’nün elinde Türk-Amerikan bayrakları alarak, 26 Ağustos 1962’de ABD Başkan Yardımcısı L.B Johnson‘u karşılamasının ne ilgisi var?
Johnson’un ziyaretinin öncelikli amacı “Kıbrıs’ta çözüm” idi.
İNÖNÜ’DEN RET OYU
Kıbrıs…
Osmanlı’nın adayı ele geçirdiği 1571’den beri Türk ve Rumların, kardeşçe yaşadığı ada.
Makarios‘un 1950’de Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu seçilmesi ve ardından Rum faşist örgütü EOKA‘nın kurulması adada huzur bırakmadı.
21 Haziran 1955’den itibaren Türklere saldırılmaya başlanıldı. 5 Aralık 1957’de üç Türk katledildi. 28 Ocak 1958’de “Kıbrıs’ta taksim” isteyen Türk göstericiler üzerine ateş açıldı; yedi Türk öldü.
Bu arada İngilizler, Makarios’u Kıbrıs’tan sürdü.
Ve fakat:
Türkiye’de de “Ya Taksim Ya Ölüm” mitingleri yapılırken, Menderes ve Karamanlis, -taksimi reddeden- (TBMM’de CHP/İnönü’nün aleyhte oy verdiği, büyük tartışmalarla kabul edilen) “Kıbrıs Cumhuriyeti” anlaşmasını 1959’da imzaladı.
Ardından… Makarios adaya döndü ve cumhurbaşkanı seçildi!
Olaylar yine başladı:
Sadece ölümler, bombalamalar olmadı…
1981 yılından beri Kıbrıs’ta “Kayıp Şahıslar Komitesi” görev yapıyor. Bugüne kadar 492 kayıp Türk’ten 232 kişinin cesedine ulaşıldı.
Bunlardan biri de Taşkent Köyü’nden Ahmet Cemal Hergüne idi. 68 köylüsüyle birlikte otobüslere doldurulup götürüldü. Bir daha haber alınamadı. Ta ki:
İncir ağacı bulunmayan yerdeki bir koca incir ağacının dikkatleri çekmesine kadar! O ağaç, Ahmet Cemal’in midesindeki incir çekirdeğinden doğmuştu! Toprak kazıldı; üç kişinin cesedine ulaşıldı!
İnönü’nün elindeki bayrakları unutmadım…
İNÖNÜ’YE SUİKAST
ABD Başkan Yardımcısı Johnson gelmeden sekiz yıl önce…
Mısır’da Nasır‘ın Süveyş Kanalı’nı devletleştirmesi, Kıbrıs adasını İngiltere açısından önemli hale getirdi.
Kıbrıs, 24 Eylül 1954’te resmen BM gündemine gelmesiyle uluslararası sorun oldu. “James Bond”/Ian Fleming gibi İngiliz ajanlar, adanın kontrolünü kaybetmemek için İstanbul’da 6-7 Eylül 1955 olaylarını bile tertipledi! Ama…
Süveyş krizinin en önemli sonucu, Avrupa devletlerinin zayıflığını göstermesi oldu. İngiltere ve Fransa’nın artık ABD’nin askeri desteği olmadan hareket edemeyeceği ortaya çıktı.
Türkiye’nin safı belliydi: ABD!
15 Ekim 1961 seçimini kazanıp 11 yıl sonra iktidara gelen İnönü, Kıbrıs konusunda ABD’ye güvendi. İlk darbeyi de Kıbrıs konusunda yedi!
Metin Toker, “İnönü’nün Son Başbakanlığı/ 1961-1965” adlı kitabında şöyle yazdı:
-İsmet Paşa, müttefikliğin gereğini beklediğimiz ilk sorun/Kıbrıs’ta Amerika’nın böylesine cılk çıkacağını bilmiyordu.
-Amerika’nın davranma şeklinin kendisi için bir sürpriz bir hayal kırıklığı oluşturduğunu bizzat İsmet Paşa sonradan itiraf etmiştir…
Sonuçta:
İnönü, ABD’nin hep oyaladığını anladı.
Adada katliamlar devam ediyordu. İnönü, 25 Aralık 1963‘te Türk uçaklarını Kıbrıs hava sahasına gönderip uyarı uçuşu yaptırdı. TBMM‘den Türk Ordusu’nu sınır ötesinde kullanma yetkisi aldı.
O sıcak süreçte İnönü’ye 21 Şubat 1964‘de suikast girişimi yapıldı.
İnönü Kıbrıs’ta taviz vermeme kararını sürdürdü.
-J.F. Kennedy suikastı sonucu – ABD Başkanı olan Johnson, 5 Haziran 1964’te İnönü’yü tehdit eden mektup gönderdi.
Dört gün sonra İnönü’nün tepkisi sert oldu:
“Yeni bir dünya kurulur Türkiye de orada yerini alır!”
İnönü telaşla 22 Haziran’da ABD’ye davet edildi. Metin Toker gezi sonucunda şunu yazdı:
“Johnson, İsmet Paşa’ya bir teşhis koydu: Amerika Türkiye’de İsmet Paşa’nın yerini alacak bir başbakan aramaya başladı.”
Kaynak: ODA TV